top of page

HARMAN YERİ

 

Ekinlerin toplandığı, sonra dövülüp biçildiği, yazdan kalma son günlerin yaşandığı bir zaman diliminden özlemle hatırladığım bir anıdır harman yeri.

'Onu faklı kılan neydi?' diye düşündüğümde, aklıma çok özel bir şey gelmiyor. Yine de anlatmak istediğimi fark ediyorum. Sanırım 6 – 7 yaşlarındaydım, annemle birlikte ailenin en küçük üyesi olarak anne ve babamın doğduğu köye gitmiştik .

 

Ağustos sonu ya da Eylül başı olmalıydı. Evet evet, yazmaya başladıktan sonra her şey daha da netleşiyor. Uzun bir tren yolculuğundan sonra istasyonda dayımların bizi karşılayıp köye çıkartmaları ve yemeğin ardından kanaviçelerle işlenmiş bembeyaz örtülerin içine nasıl girdiğimi bile hatırlayamadan sabah konuşmalarına gözlerimi açtığımı gayet iyi hatırlıyorum.

 

Uyandığımda çok açtım. Çoktan hazırlanmış kahvaltı masasına oturdum.

 

Mis gibi dumanı tüten sütü bitirdikten sonra evden çıktım. Evin hemen önünden su akıyordu ve hayvanlar arktan su içiyorlardı.

 

Biraz ileriye doğru baktığımda gördüğüm manzaradan çok etkilendim.

 

Köyün meydanına altın başaklı ekinler yayılmıştı. Adının daha sonradan geven olduğunu öğrendiğim aracın üstündeki kuzenim, atı hızlıca döndürerek ekinleri biçiyordu.

 

Güneş olağanca güzelliği ile tepeden ışıklarını saçarken meydana doğru yürümeye başladım. Yaklaştıkça gevenin; buğdayların kokusuyla karışan saplarını, güneşin ışıklarıyla beraber dans ettirircesine havaya savurduklarını gördüm.

 

Bir şehir çocuğu olarak gördüğüm manzaradan çok etkilenmiştim. Ne kadar süreyle o manzarayı seyrettiğimi hatırlamıyorum. Sonra kendimin bile tanıyamadığı bir ses tonu ile seslendim; “Bende binebilir miyim?” diye. İşine o denli kendini kaptırdığından beni duymuyordu. Tam umudumu kesmiştim ki gevenin yavaşladığını ve dayımın bana baktığını gördüm. Sordu “Bir şey mi söyledin kuzum?”

 

''Evet bende binmek istiyorum.'' dedim. İstekli olduğumu gördüğünde tüm sevecenliği ile gel bakalım ama dikkatli ol diye söylemekten geri kalmadı.

 

Bunu duyunca sevinç, şaşkınlık ve merak içinde çıktım üstüne .

 

Bir kaç yavaş turdan sonra giderek hızlanan gevenin üstünde; öyle büyük bir özgürlük duygusu içinde gözlerimi kapatmıştım ki, kendimi ekinlerin içerisinde buldum.

 

Etraftakilerin endişe dolu bakışları altında birden olduğum yerde zıplamaya ve ekinleri ellerimle havaya uçurmaya başladım. Bunu gören diğer çocuklar da bana eşlik etmeye başladı. Neşe içinde otları savuruyor, yerde yuvarlanıyor ve kaşınıyorduk. Bir süre sonra birbirimizi temizleyip hızlanan gevene tekrar çıkıp düşerek aynı şeyleri yapıyorduk.

 

Bunun, annemin söylene söylene elimden çekerek beni eve doğru götürene kadar sürdüğünü hatırlıyorum.

 

Şimdi sormak istiyorum: Geçmişten gelen anılarınızın içerisinden, hangi anınızı kaleme almak istersiniz? Yaşadığımız her olayın bir anı olacağı gerçeğini göz önüne aldığınızda, bugününüzü nasıl yaşıyorsunuz ?

 

 

Sevilay Demir

Geri

bottom of page